Genç nesilleri zinde tutan en önemli unsurlardan birisi sportif faaliyetlerdir. Ulusal ve uluslararası müsabakalar, bu tarz sportif faaliyetleri her zaman gündemde tutmaktadır. Ülkeler, olimpiyatlara katılacak sporcular için çok büyük yatırımlar yapmakta ve bu tarz müsabakalara fevkalâde ehemmiyet vermektedir. Ayrıca her ulusal yönetim bu müsabakaları kendi ülkesinde düzenleyebilmek için ciddi çabalar sarf etmektedir.
Ülkemiz geçmiş yıllarda güreş, halter gibi spor dallarında çok büyük başarılar kazanmış, pek çok başarılı sporcu yetiştirmiştir. Son yıllarda ise sadece basketbol takımlarımızın kazandığı bazı başarılar, futbol takımlarımızın zaman zaman aldığı başarılı sonuçlar ve milli takımımızın elde ettiği dereceler gururumuzu okşamaktadır, fakat üzülerek ifade edelim ki alınan bütün bu başarılar devamlılık arz etmemiştir. Geçmiş yıllarda güreşte ve halterde elde ettiğimiz başarıları bugün mumla arar olduk. Futbol takımlarımızın aldığı başarılı sonuçlar hiçbir zaman istikrarlı olmamış, milli takımımız kimi zaman zirvelerde dolaşırken kimi zaman da adeta yerlerde sürünmüştür. Basketbol alanındaki son yıllardaki başarılar için ise “Keşke böyle devam etse!” diye temennide bulunmaktan başka çaremiz bulunmamaktadır. Umarım yanılırım ama korkarım ki bu alanda da bizim müzmin hastalığımız nüksedecek gibi görünüyor.
Neden devamlılığı sağlayamıyoruz sorusunu sorup bu soruya mantıklı cevaplar bulmak zorundayız.
Evvela, millet olarak çok tez canlıyız; duygularımız, tepkilerimiz çoğu zaman ani olmakta ve çok hızlı karar vermekteyiz. Sabır gerektiren mevzularda maalesef sabretmeyi çok beceremiyoruz. Futbol oyun sistemi üzerinden konuyu ele alacak olursak ve Alman futbol ekolu ile bizim futbol mantalitemizi karşılaştırırsak, arada çok ciddi manada farklar olduğunu görebiliriz. Mesela, bizler hedefe ulaşmak için çok tez canlı hareket ederken Alman futbolunda sabır ve disiplinin en önemli prensiplerden olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Milli takımımız işi zora sokmadan asla motive olamamakta, bazen gol attıktan hemen sonra gol yiyebilmektedir ama Alman futbol ekolünde tam bir disiplin hakimdir, maçın 90'ıncı dakikasına gelmiş olsalar bile hatta uzatmalar oynanıyor olsa bile Almanlar asla oyun disiplininden kopmazlar, beş tane gol atmış olsalar bile altıncı golü takip ederler. Bizdeki anlayış şudur, bir gol atayım üzerine yatayım, olursa olur olmazsa ne yapalım. Bu anlayışla nereye kadar gidebiliriz? Maalesef futboldaki bu bakış açımız bütün sporlara da yansımıştır. Çünkü millet olarak aceleciyiz, millet olarak sabırsızız, millet olarak pek çok şeye tahammülümüz yok ve çok çabuk galeyana geliyoruz.
İsviçre ile yaptığımız milli maçları hatırlatmak isterim sizlere. Gereksiz gerilimler, anlamsız kavgalar bizi maalesef başarısız kılan faktörlerin başında gelmektedir. Futbolcularımızın Avrupa maçlarında aldığı sarı kartlar ve kırmızı kartlara baktığınızda ne kadar anlamsız ve gereksiz kartlar olduğunu çok rahatlıkla görebiliyoruz. Bu da zihinsel mantalitemiz ile alakalı bir durumdur.
Sportif faaliyetlerin çocukluktan başlayan bir eğitim serüveni olması gerektiğini kabul etmemiz gerekmektedir. Avrupa futbolunda kendini kabul ettirmiş Real Madrid ve Barcelona gibi takımlara baktığınızda, çocukların çok erken yaşta futbola başladığını ve çok erken yaşta profesyonel futbola adım attığını görebilmekteyiz. Hatta Barcelona ile Real Madrid'in 11 yaş altı takımlarının yaptığı maçları izlediğimde kendimden utandım, zira Türkiye'deki pek çok profesyonel lig maçında bile böylesine bir kaliteyi bulmanız adeta imkansız. Pekala 10 yaşındaki bir çocuk nasıl olur da 20-25 yaşındaki profesyonel bir futbolcudan daha güzel ve daha disiplinli bir futbol oynar? Bahsettiğim takımlarda altyapıda oynanan futbol sistemiyle A takımın oynadığı futbol sistemi aynıdır, bu da altyapıdan yetişecek çocukların A takımına çıktığında uyum problemi yaşamasına engel olmaktadır ve altyapıdaki bu çocuklar abilerinin futbol tarzının aynısını sahaya yansıttığı için adeta çocuk takımı A Takımı'nın bir aynası gibidir ve bu gibi takımlarda iş çok ciddiye alınır, altyapıya girmeniz için para vermeniz yeterli değildir kabiliyet ve başarı en önemli faktörler arasındadır. Oysa bizde bir altyapı takımına girebilmek için aylık parayı vermeniz yeterlidir, kabiliyetinizin ne olduğuna bakılmaz. Çünkü mesele tamamen maddi bir kazanç unsuru haline gelmiştir, durum böyle olunca da futbolumuzun gelişmesi de çok mümkün değildir.
Yıllardır altyapı takımları ile farklı liglerde mücadele yapan futbol takımlarımızın üzülerek ifade edelim ki çok iyi futbolcu yetiştirdiğini söyleyemiyoruz. Sorarım size son yıllarda Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi büyük takımların altyapısından kaç tane futbolcu yetişmiştir ve bu yetişen futbolculardan kaç tanesi vizyonda kalabilmiştir?
Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama maalesef durum bu. O halde ne yapacağız? Bence her şeyden önce sportif faaliyetleri, maddi kazanç amaçlı kullanan ve istismar edenleri bir an önce bu ortamlardan uzaklaştırmak lazım. İşi tamamen profesyonel yapan ve çocukluktan itibaren profesyonel sporcu yetiştiren antrenörler ve kulüp başkanlarına çok ihtiyacımız var. Ayrıca çocukluktan itibaren tamamen spor amaçlı insan yetiştirmek için özel okullarımızın da olması gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar bir yandan eğitim alırken bir yandan da çok sevmiş oldukları sporla meşgul olarak işini profesyonelce yapma şansına sahip olacaktır.
Devletimizin amatör branşlara destek vermesi gerekmektedir. Zira amatör branşlar kâr eden branşlar değildir. Dikkat ederseniz hemen hemen bütün amatör branşlarda sponsor sistemi hakimdir. İnsanlar basketbolda ve voleybolda da futboldaki gibi çok yüksek gelirler olduğunu zanneder ama mesele öyle değildir. Bir futbol Stadı'nda 30 bin kişi yer alabilirken bir voleybol maçında tribündeki insan sayısı 300-500 kişidir Böylesi bir müsabakada tribün gelirinden bahsetmek ne kadar mümkündür? Bununla birlikte bu spor dallarında forma reklamları, televizyon gelirleri de inanılmaz düzeyde düşüktür. Hal böyle olunca, bu branşların gelişmesi için devlet desteğine mutlaka ihtiyaç vardır. Bu vesile ile yetkililerimizi göreve davet ediyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz hususları dikkate alarak eğer sporda başarı istiyorsak özverili sabırlı ve ciddiyeti bir şekilde çalışmalıyız. Bunun yanında işini profesyonelce yapan insanlara çok ihtiyacımız var ve çocukluktan itibaren evlatlarımızı en iyi şekilde yetiştirmemiz gereklidir. Eğer bunları yapabilirsek önümüzdeki yıllarda çok başarılı neticeler elde edebiliriz. Umarım bu hususta ciddi adımlar atarız ve ciddi başarılar elde ederiz.